Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

MASAJINIZ VAR


Bir Perdelik Kısa Oyun


Dekor: Sahnenin solunda, bir muhasebeci bürosu; iki masa ve muhtelif büro aksesuarları, sahnenin sağında ise masaj salonu; önü kapalı bir kabul masası, önünde sandalyeler, yanında paravanla ayrılmış bir masaj masası.

(Işık sahnenin solundaki muhasebe bürosunu aydınlatır. Soldaki masada bir eleman çalışmaktadır. – masa boş olabilir - Diğer masanın önünde bir kişi, masanın arkasındaki ile konuşmaktadır.)

Kamil: Yemin ediyorum bırakıcam bu mesleği.

Necip: Hoppala nerden çıktı şimdi bu?

Kamil: Görmüyo musun abi rezilliği. Her Allah’ın günü yeni bi şey. Bak yeni KDV tebliği yayınlamışlar. Tevkifat uygulaması değişmiş yine.

Necip: Okudum, okudum. Haberim var.

Kamil: Bu ne ya, yapboz tahtası gibi. Daha yeni değişmemiş miydi bu?

Necip: Evet, üç dört ay önce falan. Belki o kadar bile olmamıştır.

Kamil: Onu beceremedik, yenisini yaptık. İşin yoksa bütün gün Resmi Gazete oku.

Necip: Bereket şimdi internet var da, her değişiklikten anında haberimiz oluyor. Eskiden bilmiyo musun ne çekerdik, mevzuat föyleriyle?

Kamil: Bilmez miyim. Ne çileydi be. Dört delikli, onlarca kitap. Onu çıkar bunu tak, bunu çıkar onu tak. Haftada bi günümüzü o işe ayırırdık.

Necip: Tabi tabi. Hele bi de torba bi yasa çıktı mı, vay haline.

Kamil: Of ki ne of. Deste deste föy gelir, bütün kitaplar elden geçerdi. İşin ucunu bi kaçırdın mı ayvayı yedin.

Necip: Bi keresinde, iki üç haftalık biriktireyim dedim de, gül gibi hafta sonum mevzuat yerleştirme uğruna heder oldu.

Kamil: O günler geçti de, mevzuatın yükü azalmadı bi türlü. Resmi Gazete bi gün boş geçmiyo ki. Kanunudur, tebliğidir, mutlaka meslekle ilgili bi şeyler bulunuyor.

Necip: Eeee, her mesleğin kendine göre zorlukları var. Bizimkinin de bu.

Kamil: Haklısın da, bazen canıma tak ediyo. Mevzuatı geçtim, bi yandan mükellefle uğraş, bi yandan sigortasıyla, vergi dairesiyle. Herkesin ağzının kokusunu biz mi çekicez abi?

Necip: Çekilir o sorun değil de, bi de şu tahsilatlar düzgün yürüse.

Kamil: Onu gene hiç söyleme. Bu kadar koşturuyoruz ama iş paraya geldi mi, herkeste bi karış surat. Haraç almıyoruz ki kardeşim, hakkımızı istiyoruz.

Necip: Senin de çok var mı alacak?

Kamil: Olmaz mı abi. En az birer ikişer aylık içerdeyiz. Kimisinden de altı yedi aylık.

Necip: Bende de durum aynı. Şöyle adam akıllı bi bütçe yapamıyoruz.

Kamil: Bütçe yapsan ne olur, giderler fiks ama gelir ayağı hep kısa kalır bütçenin.

Necip: Tahsilat demişken, bi mükellefe uğrayacaktım, çıkayım da ona uğrayım bari. Belki üç beş bi şeyler alırız.

Kamil: Bi şeyler içmedik daha. Bi çay söyleseydim.

Necip: Yok çok geç olmadan gideyim ben. Başka zaman içeriz.

Kamil: Ben buradayım daha. BABS’leri göndereceğim.

Necip: Sana kolay gelsin o zaman. Ben kaçtım hadi eyvallah.

Kamil: Güle güle.

(Sahnenin solu kararır, sağ tarafı aydınlanır. Kabul masasında bir kadın ağzında sakız, tırnaklarını törpülemektedir. Masanın üstünde “Relax Masaj ve Güzellik Salonu” yazmaktadır.)

Necip: (Rukiye’ye) Hayırlı işler.

Rukiye: Buyrun.

Necip: Şey için gelmiştim ben.

Rukiye: İsim alayım.

Necip: Necip.

Rukiye: Ne vardı sizin. Masaj mı? Makyaj mı? Balyaj mı?

Necip: Ne makyajı ne balyajı hanfendi? Ben… Ben şey için gelmiştim.

Rukiye: Epilasyon mu yoksa?

Necip: Epilasyon derken?

Rukiye: Vücut? Kol bacak? Ya da…?

Necip: Ne kolu, ne bacağı ya.

Rukiye: Beyefendi burası Masaj ve Güzellik Salonu. Siz ne arzu etmiştiniz?

Necip: Ben… Ben şey istemiştim… Mahmut beyi.

Rukiye: Mahmut’u mu? Mahmut bey meşgul şu anda. Ne vardı, ben yardımcı olayım.

Necip: Kardeşim muhasebeciyim ben. Tahsilat için gelmiştim.

Rukiye: Haaa… Ona ben bakmıyorum.

Necip: Tamam işte ben de Mahmut beyi istiyorum. Söyleyin gelsin de görüşelim bi.

Rukiye: Oldu o zaman, ben haber veriyim kendisine. (içeri girer, birkaç saniye sonra Mahmut’la beraber geri gelir.)

Mahmut: Oooo, Necip bey hoş geldiniz.

Necip: Hoş bulduk, hoş bulduk.

Mahmut: Kusura bakmayın. Masajdaydım ben de.

Necip: Asıl siz kusura bakmayın, böyle işinizin gücünüzün arasında rahatsız ettim.

Mahmut: Yok canım rahatsızlık mı olurmuş, buyurun oturun şöyle.

Necip: Hiç oturmasam… Fazla vaktinizi almıycam. Ben şey için gelmiştim…

Mahmut: Vaktimiz bol. Müşteri iyice mayıştı zaten. O yata dursun, biz soğuk bi şeyler içelim.

Necip: Zahmet etmeseydiniz…

Mahmut: Ne zahmeti yahu. (Rukiye’ye döner) Rukiye kızım bize kola neyin soğuk bi şeyler getir.

Rukiye: Tamam Mahmut bey. (Kola getirmeye gider.)

Mahmut: Size nasıl yardımcı olabilirim Necip bey?

Necip: Vallahi… Mahmut bey… Durumları biliyosunuz. Bayağı bi muhasebe ücreti birikti içerde. Ben mümkünse bi miktar tahsil etmek istiyorum.

Mahmut: Necip beyciğim siz de bizim durumları biliyonuz. Vallahi 20 yatak kapasiteli koskoca tesis açtım buraya. İnanır mısın, içerde sadece iki yatak dolu. Biri bende, biri elemanda. Diğer elemanlar, bütün gün çekirdek çitletiyo.

Necip: Vallahi sizde haklısınız da, bizim masraflar da diz boyu.

Mahmut: Haklısın, haklısın, sana bi şey demiyom ben. Açmışsın dükkanını, tabii defterini tutçan paranı alcan. Ama yok işte. Olsa, yemin billah konuşturmam seni, kapatırım bütün hesabı.

Necip: Aralık ayındayız yahu, hiç olmazsa Haziranın ücretini alsaydım.

Mahmut: Olsa, olsa dükkan senin. Yeminle, elemanların maaşlarını bile düzenli olaraktan ödeyemiyom. Hepsinin üç beş ay alacağı var içerde.

Necip: Doğrudur Mahmut bey ama benim de yapacak çok fazla şeyim yok inanın.

Mahmut: Aslında şöyle bi şey yapabiliriz.

Necip: Nasıl bi şey?

Mahmut: Şindi ben sana ayda ne kadar ödüyom (Necip şaşkınlıkla bakınca) yani aylık ne kadar ödemem gerekiyo?

Necip: Yüz elli.

Mahmut: Ha yüz elli. Benim burada masaj ücreti ne kadar, happy end’siz.

Necip: (Bilmiyorum anlamında dudak büker, ellerini açar)

Mahmut: Yetmiş beş.

Necip: Eeee?

Mahmut: Eeee’si şu. Sen benim defterleri tutcan, ben sana ayda iki kez masaj yapçam.

Necip: Olur mu öyle şey canım. Mübadele mi yapıcaz artık.

Mahmut: Vallahi ben teklifimi yaptım.

Necip: Ama olmaz ki böyle. Ben şimdi peynirciden peynir, turşucudan turşu mu alacım artık. Hadi onları anladım da, yem bayisi mükellefim var benim. Hayvan yemi satıyo. Onu kime yedireyim ben evde. Hanım da yemez çocuklar da.

Mahmut: Yahu Necip bey abartma Allah aşkına. Hem sizin işleri biliyom ben. Bütün gün böle bilgisayar başında. Kulunçlar ağrı yapmıyo mu hiç?

Necip: Ağrımaz mı? Bazen geceleri uyuyamıyorum, boynumun sırtımın ağrısından.

Mahmut: Ha bak geldin mi lafıma. Ayda iki kez gel buraya, pamuk gibi yaparım ben seni.

Necip: Vallah bilmem ki nasıl olur?

Mahmut: Olur olur, pek bi güzel olur. Bütün stresin gider, verimliliğin artar. İstersen ilk taksite bugünden başlayalım.

Necip: Bugün mü?

Mahmut: Evet bugün. Hadi hemen geç odaya, soyun. Ben göndereyim masörü. Ukraynalı mı istiyon? Moldovalı mı?

Necip: Moldovalı mı? Türk yok mu?

Mahmut: Türk çalıştırmıyoz, müşteri Türk istemiyo. Müşteri memnuniyeti hesabı.

Necip: Anlamadım ama… Peki Ukraynalı olsun o zaman.

Mahmut: Tamam ben ayarlıyorum hemen.

Rukiye: (Kolaları getirir. Ayaklandıklarını görünce) Kolaları getirmiştim.

Mahmut: Necip bey masaja geçiyor sonra içer.

Rukiye: Ama ben biraz evvel sormuştum. Masaj istemiyorum demişti.

Mahmut: Karıştırma, karar değiştirdi Necip bey, masaj olucak.

Rukiye: Tamam bi kayıt oluşturayım ben o zaman. (Masasına oturur.) İsim neydi?

Necip: Necip. Necip Katran. Çok gerekli mi bu Mahmut bey?

Mahmut: Çok önemli değil, basit bi iki şey işte. Müşteri takibi hesabı. Sen odaya geç ben masörü ayarlayım. (İçeri geçer)

Rukiye: Doğum yeri neresi acıba?

Necip: İzmir.

Rukiye: Doğum tarihi? Yıl olaraktan.

Necip: 1962

Rukiye: Sadece masaj di mi?

Necip: Evet masaj. Başka ne var ki?

Rukiye: Yani… ne isterseniz. Süt banyosu bilem var.

Necip: Yok, yok masaj olsun sadece.

Rukiye: Tamam kaydınızı açtım geçebilirsiniz odaya.

Necip: (Arkaya geçer, üstünü çıkarıp beline peştamalı bağlayıp, masaj masasının olduğu odaya gelir. Sağı solu süzüp, masaya oturur. Beklemeye başlar.)

Rukiye: (Tekrar törpüye devam eder. O arada telefon çalar.) Buyrun relax masaj. Evet. Evet. Yarın için mi? Hı, hı. Kaydınız var mıydı bizde. Evet. İsim alayım. Mürteza bey di mi? Evet. Bi bakayım randevu defterine, boş yerimiz var mı? Akşam dokuz di mi? Evet yarın saat dokuza bi boş yerimiz var, onu size yazıyorum Mürteza bey. Dokuzda bekliyoruz. İyi günler. (Telefonu kapatır. İçeri iki tane polis girer.)

Polis 1: (Elinde silahla) Kimse kıpırdamasın, bu bi baskındır.

Polis 2: O ne lan öyle, bu bir soygundur der gibi.

Polis 1: Yani kimse kıpırdamasın anlamında Komserim.

Polis 2: Tamam, tamam. Kızım denetim yapıcaz. Müessese sahibi nerde?

Rukiye: İ. İ. İçerde.

Polis 1: (Rukiye’nin yanına gelir, tabancayı kafasına dayar. Bağırarak) Hey sen. Ellerini göreceğim şekilde masanın üstüne koy.

Polis 2: Namık abartma oğlum. Alt tarafı bi denetim yapıcaz.

Polis 1: Tamam komserim. Takviye ekip çağırayım mı?

Polis 2: Gerek yok, gerek yok. Çok film seyrediyorsun sen.

Polis 1: Komserim çok kalabalık olabilirler içerde.

Polis 2: Oğlum, askeri garnizon değil ki burası. Masaj salonu. Yüz kişi olsa ne olur içerde. Hepsi mayışıktır şimdi onların.

Polis 1: Tamam şef. Pardon komserim ben koruyorum sizi. Girelim içeri.

Polis 2: Hadi yürü lan. (İkisi birden içeri geçerler) Al bunları al al al. (Necip telaşlanmıştır. Onun yanına girerler.) Yürü lan edepsiz, ne işin var burada.

Necip: Memur bey izah edebilirim.

Polis 2: Neyi izah edecen lan. İzah edilecek bi şey yok. Her şey ortada.

Necip: Ama memur bey.

Polis 1: Yürü, yürü, yürü. (Kabule çıkarlar. Mahmut ve Necip ordadır.)

Polis 2: Git toparla, diğerlerini de getir. (Çok kişi kullanılırsa bu repliğe gerek yok. Kalabalık ortada toplanır. Az kişide Polis 1 tekrar içeri gider.)

Necip: Yahu Mahmut bey gördünüz mü başımıza geleni.

Mahmut: Vallahi Necip beyciğim, biz hemen hemen her gün yaşıyoruz bu vukuatları.

Necip: İyi de kardeşim benim suçum ne? Ben hakkımı almaya geldim, gördüğüm muameleye bak.

Polis 2: Muamele derken?

Necip: Memur bey ben muhasebeciyim. Bu işlerle hiçbir alakam yok.

Polis 2: Biz nelerini gördük kardeşim muhasebeci ne ki?

Necip: Yok efendim o anlamda değil. Ben bu müessesenin muhasebecisiyim.

Polis 2: Maaşı böyle mi alıyonuz siz?

Necip: Efendim serbest muhasebeciyim ben.

Polis 2: (Süzer.) Belli, belli. Hadi yürüyün bakalım merkeze.

Necip: Ama efendim izah edeyim müsadenizle.

Polis 2: Yürüüüüü. (Hep beraber çıkarlar.)


PERDE